Adam, bir yavru köpek bulduğunu sanıyordu. Ama bir yıl sonra onun neye dönüştüğünü gördüğünde şok geçirdi…

Nikolay, yıllardır orman kıyısındaki küçük bir köyde tek başına yaşıyordu. Kalabalıklardan uzak, sessizliği seven biriydi. Her sabah aynı orman yolunda yürüyüşe çıkar, toprağın kokusunu içine çekerdi. Ama o sabah, yolun kenarında titreyen bir varlık dikkatini çekti.

Islak otların arasında küçücük bir şey vardı — kirli, sıska, neredeyse hareketsiz. Yaklaştığında bunun bir köpek yavrusu olduğunu fark etti. Ne havlıyordu ne de kaçıyordu. Sadece gözlerinin içine bakıyordu, sessizce. Bu bakış, bir hayvana göre fazla sakindi.

Onu paltosuna sarıp eve götürdü. “Sis” adını verdi. Hem gri tüyleri hem de hareketlerindeki tuhaf, duman gibi kaygan sessizlik bu ismi hak ediyordu.

İlk başlarda her şey normaldi. Ama çok geçmeden işler değişmeye başladı.

Sis çok hızlı büyüyordu. Ve sıradışıydı.

Üç ay içinde normal bir çobanın boyuna ulaştı. Altı ayda ise bir kurttan bile iri hale geldi. Ama asıl garip olan boyutu değildi — davranışlarıydı. Oynamıyordu. Havlamıyordu. Sadece izliyordu. Sessizce. Saatlerce. Ve özellikle gece olunca…

Sis geceleri uyumazdı. Ev kapısının önünde oturur, gözlerini ormana dikerdi. Bazen uzaklardan gelen bir çıtırtıya tepki verir, derin ve tok bir sesle hırıltı çıkarırdı. Sanki orada bir şey vardı. Ve o, onu bekliyordu.

Köy halkı fark etmeye başlamıştı.

— Bu nasıl bir köpek böyle?
— Normal değil bu. Bu hayvan değil, başka bir şey…

Nikolay güler geçerdi. Ama içten içe, onlara hak vermeye başlamıştı. Bazen gerçekten bir şeyin onu izlediğini hissediyordu. Ya da tam tersi… Sis’in sadece bakmadığını, gördüğünü biliyordu.

Ve bir gece… her şey netleşti.

Onu tam bir yıl önce bulduğu gecenin yıl dönümünde, Nikolay evinin arka bahçesine gizli bir kamera yerleştirdi. İçindeki huzursuzluğu bastıramıyordu.

Ertesi sabah kaydı izledi. Gördüğü şey karşısında nefesi kesildi.

Sis, gece saat 2’de dışarı çıkmıştı. Ardından yavaşça arka ayaklarının üzerine kalktı. Tam olarak dik durmuyordu, ama insanı andıran bir duruşu vardı. Ormana doğru baktı, burnunu havaya kaldırdı ve karanlığa karıştı.

Yaklaşık iki saat sonra geri döndü. Ama yalnız değildi.

Yanında iki varlık daha vardı. Aynı boyda, aynı sessizlikte, aynı gözlerle… birlikte ilerlediler. Kameraya doğru döndüler. Ve sanki bakışları lensin içinden geçip izleyenin yüreğine ulaşıyordu.

Sonra görüntü kesildi.

Nikolay ertesi sabah köyü terk etti.

Hiçbir açıklama yapmadı. Evi sattı. Sis’i orada bıraktı. Ya da belki… o, artık Sis’in eviydi.

Birkaç hafta sonra yerel gazetede kısa bir haber çıktı:

«Orman yakınlarında gece görülen tuhaf yaratıklar köylüleri endişelendiriyor. Sessiz, iri ve iz bırakamayan canlıların tespit edildiği bildirildi. Yetkililer, akşam saatlerinden sonra dışarı çıkılmamasını tavsiye ediyor.»

O günden sonra, köyde hava kararınca herkes kapılarını kilitliyor. Çocuklar orman kıyısında oynamıyor. Ve geceleri, bazen bir çift göz ormanın içinden onları izliyor.

Bazen zayıf görünen bir varlığı kurtardığımızı sanırız. Ama belki de biz sadece… ona geri dönmesi için kapıyı açıyoruz.

Добавить комментарий

Ваш адрес email не будет опубликован. Обязательные поля помечены *