“Kimi gömüyoruz?” – Gerçek ve tüyler ürpertici bir hikâye: Bir anne, oğlunun cenazesinde onun sesini duydu

Cenaze töreninde ağır bir sessizlik hâkimdi. Sessizlik o kadar yoğundu ki, yalnızca boğuk hıçkırıklar ve kuru yaprakların ayak altında ezilişi duyulabiliyordu. Merkeze yerleştirilmiş çiçeklerle kaplı bir tabut vardı. İçinde Sasha yatıyordu — ya da herkes öyle sanıyordu. Yirmi üç yaşındaydı. Hiçbir hastalığı yoktu, hiçbir belirti göstermemişti. Sadece bir sabah uyanmadı. Doktorların verdiği rapor: uykuda ani kalp durması.

Tatiana, Sasha’nın annesi, tabutun başında donmuş gibi duruyordu. Gözyaşları kurumuştu. Tüm dünya anlamsızlaşmıştı. Oğlu, onun tek evladı, yaşam sebebi, artık yoktu. Herkes onun ne kadar güçlü bir kadın olduğunu söylerdi, ama şimdi ayakta zor duruyordu. İçinde sessizce bir karar vermişti: Cenaze bittikten sonra oğlunun mezarına yatacak ve bir daha kalkmayacaktı.

— «Hanımefendi, artık zamanı geldi…» dedi sessizce bir cenaze görevlisi, omzuna hafifçe dokunarak.

Tatiana sendeledi. Gelini Olga olmasa yere yığılacaktı. Olga onu tuttu, sıkıca sarıldı. Tatiana ise kollarında ağlamaya başladı. Arkadaki kalabalık sessizdi. Kimileri gözlerini kaçırıyor, kimileri gizlice ağlıyordu.

— «Artık uzatmayın!» diye bağırdı Olga, sesi titreyerek. — «Yapın işinizi!»

Görevliler tabuta yaklaşıp altına ipleri geçirmeye başladılar. Gözler donmuştu. Tam o anda, kalabalığın içinden bir adam sesi duyuldu:

— «Peki biz kimi gömüyoruz?»

Herkes başını çevirdi. Bu söz ilk başta anlaşılmaz geldi. Bir şaka mıydı, delilik mi? Ama hemen ardından, tabutun içinden gelen bir sesle her şey altüst oldu.

Zayıf, kısık ve boğuk bir ses. Ama açıkça duyulabiliyordu:

— «Anne…»

O an dünya durdu. Bir kadın çığlık attı. Bir buket yere düştü. Birisi bayıldı. Tatiana önce donakaldı, sonra sanki içindeki bir güç uyanmış gibi fırlayıp tabuta koştu. Parmakları titreyerek kapağı kaldırdı.

Ve işte oradaydı.

Sasha. Yüzü solgun, gözleri yarı açık, dudakları çatlamış. Ama yaşıyordu.

— «Üşüyorum…» diye fısıldadı.

Panik patladı. Ambulans çağrıldı. İnsanlar bağırıyor, ağlıyordu. Sağlık ekipleri hızla geldi. Nabzını kontrol ettiler, nefesini dinlediler. Ve söyledikleri şey akıllara durgunluk vericiydi: Sasha hâlâ hayattaydı. Çok zayıf, çok bitkin… ama yaşıyordu.

Daha sonra yapılan incelemelerde Sasha’nın nadir görülen bir tıbbi durumu yaşadığı ortaya çıktı: letarjik uyku. Hayati fonksiyonların öyle bir yavaşladığı hâl ki, kalp atışı ve nefes alışverişi neredeyse algılanamaz hâle gelir. Ölüm sanılmıştı. Ama o aslında yaşıyordu. Morgda hazırlanmış, defin için tabuta konmuştu. Yanlışlıkla, canlı canlı gömülmek üzereydi.

Skandal patladı. Hastane soruşturma başlattı, bazı doktorlar açığa alındı. Gazeteler olayı manşet yaptı. Kimileri bunun bir mucize olduğunu söyledi, kimileri büyük bir ihmal.

Ama Tatiana’nın cevabı basitti:

— «Bu mucize değil. Bu anneliktir. Bir anne, başkalarının duyamadığını duyar.»

Bugün Sasha hayatta. Başka bir şehre taşındı, tıp okumaya başladı. Her gün annesini arıyor. Oğlunu az kalsın gömeceği tabut hâlâ evlerinin garajında duruyor. Üzerine bir örtü örtülmüş, sessiz bir hatıra gibi. Yaşamla ölüm arasındaki o ince çizgiyi hatırlatan bir sembol.

Добавить комментарий

Ваш адрес email не будет опубликован. Обязательные поля помечены *